Elif Akar
2 min readApr 20, 2024

Arada bir yerde

insan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır.¹

Belli belirsiz dudakları kımıldadı. Burdayım diyordu.

Ben de burdaydım. Bedenim burada, bu ışıltılı dünyaya ait insanların arasındaydı. Fakat zihnim ötelerde, binlerce kilometre uzakta bir yerdeydi. Arada sırada söylenenlere yarım yamalak bir gülümsemeyle karşılık veriyor fakat hiçbir şey duymuyordum.

Arada bir bakışlarını bana çevirip iyi miyim diye kontrol ediyor, ardından yönünü ışıltılı dünyanın kalabalığına çeviriyordu. O da ben de çok iyi biliyorduk, ben bu ışıltılı dünyaya ait değildim. Bu elbiseler, bu ışıklar, her şey göz alabildiğine parıltılıydı. Hatta sözcükler ve gülümsemeler bile göz kamaştırıcıydı. Bense karanlıktım, lakin bu sahte ışıklar karanlığıma çöküyor, yıldızlarımı söndürüyordu. Kaçmak istiyordum, fakat bu bir kül kedisi masalı değildi. Herhangi bir masal bile değildi. Gerçeklerin arasında var olma savaşıydı. Şimdi buradaydım, savaşın tam ortasında.

Bakışlarımız yeniden buluştuğunda, binlerce duygu geçiyordu gözlerimden. Fakat onun gözleri alabildiğine ifadesiz, sert ve gerçekçiydi. Yutkundum. Aklından geçenleri okuyabiliyordum. Olması gereken diye başlayan sonu gelmez bir konuşmanın ortasında buluyordum kendimi. Tüm bu olması gerekenler arasında, burada olmaması gereken bendim. Alıp başımı gitmeliydim.

Peki ya sonra?

İşte sonrası koca bir boşluk. Karanlığıma dönüp yıldızlarımı yeniden tutuşturacaktım. Gündüzleri sahilde uzun yürüyüşler yapıp geceleri yeniden yaktığım yıldızları seyredecektim. İçinde olduğum tek ışıltı, adaları aydınlatan ışıkları uzaktan seyretmek olacaktı.

Lakin ben bunları hayal ederken, sen masal istiyorsun diyen sitemkar bir sesle karşılaşacaktım. Yine önüme elbiseler, mücevherler koyacak, tüm direnişime rağmen beni oradan oraya sürükleyecekti.

Bedenim şimdiye kelepçelenmiş olsa da zihnim özgürce hareket ediyordu. Sonrasını düşünmediğim anlara plansız ve hesapsız seyahat ediyor, yalnızca görmek istediklerimi görüyor ve duymak istediklerimi duyuyordum. Belki de asıl özgürlük buydu, bilemiyordum. Zihnime kelepçe vuramadıkça artan öfkesini görebiliyordum.

Öfkeden yanan gözleriyle, bu ışıltılı kalabalığa ne kadar yakıştığını düşündüm. Ona kızmıyor, gücenmiyordum. Çünkü o, benim aksime, ait olduğu yerdeydi.

Bu kez, gözleri benimle buluşmak istediğinde yabancı bir kalabalıktan başka bir şey görmeyecekti. İfadesiz gözlerine telaş yayılacak, yabancının biri tarafından eline tutuşturulan kağıda bakınca olan biteni anlayacaktı.

“Öyle mesafeler var ki aramızda, seni duyamıyorum, hissedemiyorum. Arada bir yerdeyim, ne şimdiye ait olabiliyorum ne sonraya. Gittiğim için affet beni çünkü kendimi bulmak zorundayım. Kim bilir, belki bir gün bu ışıltılı kalabalık dağılır ve bulursun beni. Bu karanlıkta her zaman bir yerin var.”

¹Kemal Sayar, Merhamet

Elif Akar
Elif Akar

Written by Elif Akar

yazar, çizer | Penetration Tester

No responses yet