Veda
Yavaşça açtım gözlerimi. Sıcak asfaltın üzerinde hareketsizce yatıyordum. Görüşüm bulanıktı, kulaklarımda garip bir uğultu dolanıyordu. Gökyüzünü kaplayan kapkara bir duman her yanı griye boyamıştı. Kolumdan destek alarak yavaşça doğruldum. Görüşüm netleşmeye, kulaklarımdaki uğultu yerini etraftan yükselen imdat çağrıları ve çığlık seslerine bırakmaya başladı. İnsanlar korku içinde sağa sola koşuyordu. İçimde yükselen panik duygusuyla ayağa kalktım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Evler yıkılmış, yer yer alevler yükselmeye başlamış, yollar viraneye dönmüştü. Şehir koskoca bir kaos girdabının içine düşmüştü.
Başımda şiddetlenmeye başlayan ağrıyla elimi enseme götürdüm. Hissettiğim ıslaklık duraksamama neden olmuştu. Tüm elimin kanla kaplandığını gördüğümde içimde bastıramadığım bir dehşet duygusu peyda oldu. Yaralanmıştım. Nasıl olmuştu, neden olmuştu bilmiyordum fakat zannediyorum ki bu iyiye işaret değildi. Düşüncelerimi savuşturup tanıdık birilerini bulabilmek umuduyla yeniden etrafıma bakınmaya başladım. Etrafta koşuşturan insanlar dışında hiç kimse yoktu. Hiçbir yüz tanıdık değildi ve kimi yüzler ise tanınmayacak kadar kötü durumdaydı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sevdiklerime ulaşamadan, bu dehşetin içerisinde yapayalnız ölüp gidecektim belki de.
Şimdi tüm bu keşmekeşin içinde ne kadar zamanım kaldığını bilmiyordum fakat aramaya devam ediyordum. İçimdeki umut kıvılcımı bedenime güç veriyordu. İçimde yükselen ses aramaya devam et diyordu. Arada bir görüşüm bulanıklaşıyor, çığlık ve siren sesleri kulaklarımı uğuldatıyordu. Vücudumu bir yorgunluk hissi sarmaya ve yürüyüşümü yavaşlatmaya başlamıştı. Ağır adımlarla caddenin sonuna doğru geldiğimde artık kimseyi bulabileceğimi düşünmüyordum. Ta ki beyaz arabanın yanında onu görene kadar. Hurdaya dönmüş arabanın önünde hareketsizce yatıyordu. İçimi saran korkuyla yanına ilerledim. Dizlerimdeki güç öyle tükenmişti ki asfalt zemine çöküverdim. Görüşüm bu kez gözyaşlarımdan bulanıklaşmaya başlamıştı. Saçlarının arasından kan süzülüyordu. Gözlerini açmasını dileyerek omuzlarından tutup sarstım fakat işe yaramadı. Şehrin dehşeti üzerime çökmüş, evleri saran yangınlar yüreğime sıçramıştı. Anın gerçeği, tıpkı bir kara delik gibi tüm bu kaosu yutuvermişti. Bir an için hıçkırıklarımda boğulacağımı, gözyaşlarımdan tüm şehri sel götüreceğini düşünmüştüm. Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir süre öylece onu izledim. Yolun sonuna gelmiş birinin sakinliği çöktü üzerime ve bugüne dek hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım, alnımı alnına yasladım ve nazikçe yanağını okşadım. Gözyaşlarımın ıslattığı yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Omuzlarından nazikçe tutup kollarımın arasına aldım ve sıkıca sarıldım. Zihnimi hiçbir vakit terk etmeyen kokusu hala üzerindeydi, derince içime çektim. Artık kollarım güçsüzleşmeye ve gevşemeye başlamıştı. O kollarımın arasından ayrılırken, sırtım asfalt zeminle buluştu. Başımdaki şiddetli ağrı yerini uyuşukluğa bırakmaya başladığında, göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyordum. Bulanıklaşan görüş alanıma bembeyaz elbisesiyle biri girdi ve yanıma yaklaşmaya başladı. Bendim. Tertemiz beyaz elbisesiyle ışıldıyor, yüzünde kaygısız bir gülümseme taşıyordu. Aynı bedeni taşıyan bambaşka insanlar gibiydik. Yere çöktü ve başımı dizlerinin üzerine yatırdı.
“Beni yine yalnız bırakmadın” dedim, gülümseyerek.
“Ben hep seninleyim” dedi, saçlarımı okşarken.
İçimdeki dehşet ve korku hissi kaybolmaya, bedenim hissizleşmeye başladı. Bakışlarımı son kez onun yerde yatan bedenine çevirdim.
“Ölmüş…” dedim, çatallaşan sesimle. Kelimenin zehri, tüm vücuduma yayılıyor ve hissizleşen bedenimi yakıyordu.
“Biliyorum” dedi, şefkatli bir tonlamayla.
“Ben,” dedim, artık zar zor çıkan sesimle. “Özledim onu, hem de çok zamandır”
Fakat biliyordum, artık özlem de olmayacaktı, derin bir uykudan uyanır gibi, geçmişin tozlu raflarında kaybolan anılar gibi. Artık benim de gemim limandan ayrılacak, yola düşecek ve denizin derinliklerine gömülecekti.
“Şimdi şehrin dehşetine bakınca kendimden başka bir şey görmüyorum” dedim.
“Artık dehşet yok, artık dinlenme vakti” dedi.
Gözlerim kapandı, kapkara dumanlar dağıldı, içimdeki kuş gökyüzünün maviliklerine havalandı.